15 Eylül 2012 Cumartesi

Limit Yok

Filmin orjinal adı da çeviriyle birebir aynı: "Limitless". Eğer beynimizin %100'ünü kullansaydık neler yapardık, bir düşündünüz mü? 
Daha ilk sayfasını dahi yazamadığı bir kitabı olan yazar Eddie Morra eski eşinin kardeşine rastladığında hayatı geri dönülemeyecek bir biçimde değişir. Bu rastlantı öncesinde kız arkadaşı tarafından terk edilmiştir Eddie.  1,5 saat evli kaldığı eşi Melissa'nın kardeşi Vernon Eddie'ye çok etkili bir haptan bahseder. Hap satışa sunulmak üzere denenmektedir. Beyninin %100'ünü bu hapla kullanabileceğini vaat eder ve Eddie'ye denemesi için bir sihirli haplardan bir tane verir. Eddie ilk önce pek razı olmasa da hapı ve Vernon'un kartvizitini alarak oradan uzaklaşır. Ne var ki, Eddie hapı dener denemez kitabını bitirecek ve yayınevine teslim edecektir. Bu etkiyi yaşadıktan sonra Eddie Vernon'un kapısını çalar ve haplardan daha fazla ister.
Eddie hapı kullandıkça yatırım sihirbazı haline gelir ve zengin yatırımcıların dikkatini çeker. Bunlardan biri de Carl van Loon'dur. Eddie'yi yatırım danışmanı olarak işe alır. Eddie artık hapsız yaşayamaz olmuştur. Tabii bu kadar etkili olan hapın yan etkileri de vardır. Günden güne daha rahatsız edici şekilde ortaya çıkan yan etkilerle de boğuşmak zorunda kalan Eddie, bir gün takip edildiğini fark edince soluğu eski sevgilisi Lindy'nin yanında alır.
Eddie günden güne güçlenmektedir, aynı zamanda etrafı da her geçen gün tehlikelerle dolmaktadır.
Film konusu itibariyle merak uyandırıyor. Herkesin hayalinde olan bir şeyi yapan bir adamı izledikçe hayranlık duyuluyor.
Yazar Alan Glynn'in çok satan ilk romanından uyarlama olan bu filmin yönetmeni de The Illusionist filminin de yönetmeni olan Neil Burger. Film uluslararası film veri tabanı www.imdb.com'da da 7.3 puan almış.
Farklı senaryosu ve ilgi çekici konusuyla beni izlemeye teşvik etti bu film. Evde DVD keyfine dahil edebilirsiniz.
Keyifle izleyiniz.

13 Eylül 2012 Perşembe

Blogunuzu PDF Haline Getirmek İster misiniz?


Olikia'nın blogunun PDF hali için aşağıdaki Slideshow'a bakabilirsiniz.

11.09.2012 Olikia diyor ki...
Merak edenler için blogunuzdaki resim ve yazılarınızı PDF formatına dönüştürmek için yapmanız gereken buraya tıklamanız yeterlidir. 
Blogger için yapmamız gerekenler:
         Ayarlar / Diğer / Blog Araçları / Blogu dışa aktar'a basıp
         XML dosyasını bilgisayarınıza indiriniz


XML Dosyası Nasıl PDF'e Dönüşür:

BlogBooker linkini tıklayınız. Açılan sayfadan üsteki seçeneklerden sol baştaki PDF formatına tıklayın. Ardından, açılan sayfadan Blogger'ın üzerine tıklayın. Tekrar açılan sayfadan, *Blogger XML Export yazan boşluk içerisine XML dosyanızın bilgisayarınızdaki yerini gösterin. *Blog URL yazan boşluk içerisine blogunuzun adresini yazın veya yapıştırın. Açık sayfada bulunan diğer seçenekleri tercihinize göre değiştirir, ya da değiştirmezsiniz, size kalmış. 
Paper Size: seçeneğinde A4'ü seçin. Features: seçenekleri kitabınıza neyi dahil edilip edilmeyeceğini belirler. Oradan, Footnoted Links yazan yerin işaretini kaldırın. Eğer her kaydın yeni sayfada gözükmesini istiyorsak New page (for each entry) seçeneğini işaretleyin. Bu seçenekleri işaretledikten sonra, Create your BlogBook yazan yere tıklayın. Bir süre bekleyin, hazırlanan blogunuza ait PDF formatlı dosyayı bilgisayarınıza indirin. Dosyayı açmanız için, Adobe Reader'ın bilgisayarınızda kurulu olması gerekiriyor. Kaynak

PDF Dosyası Bloga Nasıl Eklenir:

Scribd.com  bir e-book kütüphanesi diyebiliriz. Sınırsız her türden e-book kaynağına ulaşmak için  harika bir servis. Youtube'nin bir farklı versiyonu. Scribd word, pdf, text gibi bir çok yazı programını destekleme özelliği sayesinde bu tür dosyaları siteye yükleyip diğer kullanıcılarla paylaşabiliyoruz. Embed kodlarıyla bu dökümanı sitenizde de pdf olarak paylaşabilirsiniz. Ayrıca yüklediğiniz dosya txt, docx, pptx olsa bile pdf olarak indirme özelliği de bulunuyor. pptx uzantılı dosyaları pdf'ye dönüştürmek için de kullanılabilir.  Kaynak

11 Eylül 2012 Salı


Olikia'nın blogu 11.09.2012 tarihi itibarıyla yorum formunda DoFollow link veriyor.

Bu arada DoFollow ve NoFollow kavramlarından bahsetmek istiyorum:






DoFollow: Google'ın uygun gördüğü link çıkışını veren sayfalardır. Yani tavsiye edilmiş link çıkışlarıdır. Arama motorlarına ben bu linke güveniyorum takip edebilirsin demiş oluyorsunuz.Bir bakıma arama motorlarına yardımcı olmuş oluyorsunuz.

NoFollow: Ben bu link hakkında olumlu bir şey bildirmek istemiyorum anlamına gelir.Yani bu link çıkışı kontrolüm altında değil demiş oluyorsunuz.

* Standart olarak bütün blogger kullanıcılarının yorum formunda verdiği linkler NoFollow'dur.

DoFollow'un Link olarak kullanımı:

Normalde bir html bağlantısı aşağıdaki şekildedir;
example
DoFollow ile bağlantı şu şekli alıyor;
example
Google pr değeri dofollow ile açılan siteye aktarılır, karşı sitenin pr değeri sizin pr değerinizden düşükse, iyi yönde etkilenir.


DoFollow'un Meta Tag olarak kullanımı:

Meta taglarına eklenen kod aşağıdaki gibidir;

6 Eylül 2012 Perşembe

Antalya'da Jaws Görüldü

Geçtiğimiz günlerde Antalya Konyaaltı Plajı'nda kurduğu açık hava sinemasında, 150 şanslı gencturkcell'liye deniz üzerinde Jaws filmi gösterimi yapan gnçtrkcll, organizasyonun başarıya ulaşması üzerine yeni arayışlara yöneldi. Gelen istekler doğrultusunda, bir sonraki gösterim için Rambo filmi üzerinde duran gencturkcell yetkilileri, açık hava sinemasını bu sefer Isparta Dağ Komando Okulu'nda düzenlemek için kolları sıvamış durumda.

"Atmosfer önemli"

Yeni projeleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmek için basın mensuplarının karşısına çıkan gencturkcell etkinlik temsilcisi Mehmet Ali, Antalya'daki organizasyon için gelen olumlu tepkilerin kendilerini bu tip organizasyonları çoğaltmaya ittiğini belirtti. Filmlerin gerçeğe yakın atmosferde izlenmesinin seyirciler için 3 boyutlu sinemadan bile daha etkili olduğunu vurgulayan Mehmet Ali, "Jaws gösterimin ardından çok sayıda mail aldık. Top Gun filmini Hava Harp Okulu’nda, Batman filmini Batman ilimizde hatta Yüzüklerin Efendisi'ni Orta Dünya'da izlemek isteyen pek çok üyemiz oldu. Ancak biz en sonunda Rambo'da ve Isparta Dağ Komando Okulu'nda karar kıldık" diyerek, karar alma sürecinde yaşadıklarını özetledi.

 

Filme katılım şartları

Dağ Komando Okulun'da Rambo'yu izleme fırsatını yakalamak için üyelerin bazı şartları da yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan Mehmet Ali, "Amacımız film gösterimi sırasında herkesin Rambo'nun neler yaşadığını en iyi biçimde hissetmesi" derken, katılım koşulları hakkında şu bilgileri verdi "Isparta'ya gelmek isteyen gencturkcelli arkadaşlarımız, öncelikle tam teşekküllü bir hastaneden alacakları 'askerliğe elverişlidir' raporu ile en yakın askerlik şubesine kayıt yaptırmak zorundalar. Ardından da 2 aylık bir eğitimden geçirilerek her türlü şartta film izleyebilir hale gelecekler. Umuyoruz ki, hepsi aslanlar gibi gelip filmlerini izleyip sağ salim evlerine dönecekler..."

“Devrecilik yok…”

Son olarak, organizasyonda kesinlikle devrecilik diye bir şeye yer olmadığını sözlerine ekleyen Mehmet Ali, "Bizde devrecilik yok, sıracılık vardır. Kim kampanyadan faydalanmak için daha önce sms atarsa, gelir paşalar gibi filmini izler" şeklindeki sözleriyle Rambo izlemek isteyenlere önemli mesajlar verdi.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Burgerde favorim: Egg&Burger

Normalde çok et düşkünü veya çok hamburger insanı değilimdir. Hatta yakın zamana kadar ergenlik çağımda çok yediğim fast food hamburger ve türevlerinden dolayı restaurant tipi hamburgere bile yaklaşamıyordum. Ta ki bu tabumu yıkan bir yer bulana kadar...
Teşvikiye Ahmet Fetgari Sokak'ta ilk açıldığında dikkatimi çok çekmemişti. İnternette mekan yorumlarına göz atarken rastladım. Diner denilen ufak lokanta kategorisinde çok iyi diye yazıyordu yorumda. Ben de merak ettim ve denemeye karar verdim.
İlk olarak eşimle bir Cuma akşamı gittik Egg&Burger'a. Haftanın yorgunluğunu atmak, evde yemek derdine düşmemekti birinci amacım. Restauranttan içeri girdiğimizde bizi güleryüzlü personeli ve işletmecisi ağırladı. Hemen gelen menünün ardından önerilerle kendimize burger seçtik.
Ben cheddar peynirini çok sevdiğimden özellikle burgerimde cheddar peyniri istedim, eşim ise rokforu tercih etti.
Burger öncesi başlangıç seçmiş olduğumuzdan kendimizi gelen nefis sosislere yumulmuş olarak bulduk. Başlangıçlar bitti derken bir de baktık burger vakti de gelmiş.
Çok da uzun olmayan bir sürenin sonunda gelen ve nefis görünen burgerlerimizi ve yanlarındaki jülyen doğranmış ve fritözde kızartılmış patateslerimizi güle oynaya yedik. Hem çok doyurucu hem de çok lezzetli bir deneyimdi bizimki.
Yenir mi demeyin, bir de üzerine bu kadar tokken güzel birer tatlı yiyelim dedik ve ev yapımı cheesecake'lerinden denedik. Bu "diner" da herşey bu kadar mı lezzetli olmalıydı...
Her gidişimizde biraz daha farklı tatlar denemeye çalışarak deneyimimizi arttırmayı amaçladık ama bazı zamanlarda her zamankinden yemek bize güven veriyordu.
Yolu Nişantaşı veya Teşvikiye'ye düşen herkese kesinlikle önerdiğim bir yerdi Egg&Burger, ta ki Etiler şubesini açana kadar. Şimdi Etiler tarafına giden ve karnını güzel şeylerle doldurmak isteyenlere tavsiye edebilirim.
Ben bu satırları yazarken başka bir şube daha açılmış. Göktürk şubesi de artık Kemerburgaz ve Göktürk sakinleri için vazgeçilmez bir mekan olacak buna eminim.
Son söz olarak alıntı yapmak istiyorum. www.eggandburger.com.tr adresinde yazan cümle:
"We don't serve fast food, we serve good food as fast as we can." Yani fast food değil ama iyi yemeği elimizden geldiğince hızlı sunuyoruz. Doğru söze ne denir?