15 Kasım 2012 Perşembe

Venedik'i Su Bastı


Aslında alışılmadık bir görüntü değil Venedik için. Ne de olsa kanallar şehri suya alışkın...
Fakat bu tarihin en kötü 6.seli olarak adlandırılıyor ve Venedik ciddi anlamda sular altında. İnsanların alışık olmasından dolayı pek bunu takmadıkları, aksine bu felaketi eğlenceli hale dönüştürdükleri anlaşılıyor. 
Ne diyeyim, medeniyet bu olsa gerek :)
Daha fazlası için aşağıdaki linkte tıklayabilirsiniz.




13 Kasım 2012 Salı

Böyle Buyurdu Zerdüşt

Şu an okumakta olduğunuz analiz Alman filozof Friedrich Nietzsche'nin felsefesini en iyi anlatan kitabın analizidir.
Kitap orjinal adında herkesin ve hiç kimsenin kitabı olarak adlandırılmaktadır. Edebi ve felsefi olan eser, Nietzsche felsefesini en iyi ifade eden kitabıdır.
Zerdüşt'ün kartal ve yılanını bırakıp yaşadığı mağaradan insanlar arasına inmesi ve onlara hayatla, tanrıyla, erdemleri üzerine hayatı anlatmasını anlatır.


Her bölümde belli bir konu üzerine eğilir ve bölüm "ve Zerdüşt böyle dedi" diyerek tamamlanır. 
Zerdüşt'ün hayata dair neredeyse her şey üzerine söyleyecek bir sözü vardır. İnsanın insanüstü kavramına geçmesi gerektiğini, bunun için erdemli olmasını, tanrının öldüğünü kabüllenmesini öğütler Zerdüşt.
Neredeyse her tür insanla karşılaşır ve olaylarla kişiler üzerine yorumlar yapar.
Felsefik olması bakımından zaman zaman zor okunabilen, ama mutlaka okunması gereken bir klasik olduğunu düşünüyorum.
Nietzsche felsefesinin derinliğini anlayabilmek ve aktarabilmek adına kütüphanenizde bulunması gereken bir kitaptır. Aslında kitap bittikten sonra da zaman zaman açılıp okunmalı ve dersler çıkarılmalıdır.
İyi okumalar dilerim.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Blog yazmayı seviyorum

İlk günden beri blog yazarken çok mutlu olduğumu ve bunun bana çok iyi geldiğini itiraf etmeliyim. Blog adresimi alıp ilk yazılarımı yazarken aklımda bir düşünce vardı, o da "Kimse okumazsa ben okurum." idi. Yalnız içten içe internet dünyasına bağışlanmış yazıların hiçbir zaman bana özel olmayacağını, mutlaka okuyacak birilerinin olacağını biliyorum.
Zaman bana bu önsezimin doğru olduğunu gösterdi. Sosyal medya paylaşımları sayesinde ve birçok blog araçlarını kullanarak blog yazılarımı başkalarının da okumasını sağladım. 
Yazılarımı yazarken başkalarına faydalı olmayı hedefliyorum. Yaşadıklarımdan yararlanarak yazıyorum, çünkü insan ancak hissettiğini, yaşadığını, gördüğünü, duyduğunu, tattığını anlatırken rahat hisseder. Aksi takdirde başkalarının deneyimlerinden yola çıkmış ve kendimi ifade etmiş olmayacağımı düşünüyorum.
Okur yazar olmanın gerekliliklerinden biri yazıyla kendini ifade edebilmek. Maalesef günümüzde e-postaların artışı, insanların daha az zamana sahip olması, sosyal medya ve yüksek teknolojik ürünler sayesinde yazı yazma özelliğimizi giderek kaybediyoruz. 
Beğendiğimiz bir yazıyı kolayca beğen butonuna basarak beğenip geçebiliyoruz. Yorum yapmak bile çoğu zaman zor gelebiliyor insana. Okul sırasından sonra çoğumuz kalemle ilişkimizi iyice seyrekleştiriyoruz.
Böyle bir ortamda blog yazarak okuyuculara biraz da olsa düşünmeleri için fırsat vermek ve hatta mümkünse kendilerini ifade etmek için yorum alanı bırakıyorum. İsteyen herkesi bloglarıma bekliyorum. Ne de olsa ben blog yazmayı çok seviyorum...


11 Kasım 2012 Pazar

Londra Bulvarı

Londra Bulvarı, yazar Ken Bruen'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Senaryosu William Monahan tarafından yazılmış, yönetmenliğini de yine Monahan üstlenmiş.
Hikayesi ise şöyle:
Hapisten yeni çıkan Harry Mitchel, geçmişinden sıyrılmak ve temiz bir hayata yelken açmak ister. Ne var ki, geçmişi onun peşini bırakmaz ve Londra'nın ünlü mafya babalarından Gant'ın eline düşürür.
Bu sırada Mitchel, dünyaca ünlü güzel oyuncu Charlotte'un koruması olmak üzere teklif alır. 
Dilenci Joe'yla ayrı bir dostluk ilişkisi olan Mitchel, bir gün Joe'nun her zaman olduğu yerde olmadığını görür ve araştırması sonucu genç bir futbolcu tarafından öldürülmeye çalışıldığını öğrenir. Hastanede Joe'yu ziyaret eden Mitchel, bu olayun peşini bırakmayacağına dair söz verir.
Bir yandan Charlotte ile aşk yaşayan Mitchel'in başı mafya babası Gant'la beladadır. Gant, Mitchel'ın onunla çalışması için elinden gelen tüm yolları dener.
Mitchel, Charlotte ile Amerika'ya kaçmak üzere planlar yaparken bela onu çağırır ve üzücü bir sona doğru film biter. 
İngiliz filmlerindeki tipik mafya hikayesinin bir benzeri bu filmde karşımıza çıkıyor.  Bol küfürlü, saf İngiliz aksanı konuşmalar dikkat çekiyor. Oyunculuk gayet başarılı. Film sonunu merak ettirerek ilerliyor. Yer yer kanlı sahnelerin olmasından dolayı izlerken zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim. 
DVD keyfine uygun bir filmdir, İngilizce küfür öğrenmek adına da izlenebilir...
Filmin imdb notunu görmek isteyenler lütfen linke tıklayınız: London Boulevard - imdb

10 Kasım 2012 Cumartesi

Fetih 1453

Fetih 1453 Türk sinema tarihinin en pahalı filmi. Yer yer sahneleriyle Yüzüklerin Efendisi, Braveheart ve 300 Spartalı filmlerini anımsatsa da sürükleyici hikayesi ve görselliğiyle izleyiciyi peşinden sürüklüyor.
Film 16 Şubat 2012'de vizyona girse de yeni izleme fırsatına sahip oldum. 
Film 672 yılında Mekke'de başlıyor. Daha sonra 1400'lü yıllara geçiyor ve Sultan 2. Murat'ın tahttan inmesiyle genç yaşta Osmanlı İmparatoru olan 2. Mehmet'in İstanbul'u - Konstantinapol - fethetmesi üzerine hikayesini anlatıyor. 
Gerçek hikayeden yola çıkmasından mı, senaryosunun güçlü yazılmasından mı bilemiyorum ama film sıradan Türk filmlerinin çok çok ötesinde.
Epey para harcanmış, film için özel platolar kurulmuş, bilgisayar efektlerinden kaçılmamış, kostümler özenle seçilmiş. 
İstanbul'u feth etmeye kararlı 2. Mehmet, babasının yarım kalan girişimini tamamlamak ve cihan padişahı olmak istemektedir. Tahta geldiği ilk günlerden itibaren tüm planlarını bu yönde yapmaktadır. Fakat Bizans İmparatoru Konstantine de 2.Mehmet'in girişimleri karşısında Avrupa'dan ve 2. Mehmet'in kardeşinden destek alarak ilerlemektedir. 2. Mehmet'in çok güvendiği adamları ona tam destek vermektedir, bunlardan biri de kılıç ustası - daha sonra Ulubatlı olarak da adlandırılacak olan - Hasan'dır. Hasan, 2. Mehmet'in fetih öncesi hazırlık için tuttuğu top ustası Urban'ın kızı Era'ya aşık olur. Film ara ara bu aşk hikayesine yer verse de izleyiciyi sıkmıyor. 
Hikaye bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu'nun zaferiyle sonlanıyor. 
Geriye Fatih Sultan Mehmet'in "Ya ben İstanbul'u alacağım, ya da o beni." sözleri kalıyor aklımda.
Film 2.5 saat sürüyor. Henüz izlememiş olanların rahat bir zamanlarında izlemelerini tavsiye ederim.Filmin imdb notunu merak edenler buradan bakabilirler: Fetih 1453 imdb

6 Kasım 2012 Salı

Turkuazoo - Yonca'nın İlk Akvaryum Gezisi

Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'nin ilk dev akvaryumu olan Turkuazoo'yu ziyarete gittik. Açıldığı günden beri niyetlenmemize karşın bir türlü ziyaret etme fırsatımız olmamıştı. Nihayetinde Forum İstanbul alışveriş merkezine vardık ve akvaryuma girmek üzere kapıdan giriş yaptık. Dikkatimi çeken ilk şey ziyaretçilerin arasında bolca yabancı turist bulunmasıydı.



Biletlerimizi aldıktan sonra ilk yönlendirme sonrası kendimizi fotoğraf alanında bulduk. Oyuncak köpekbalığına doğru bakıp şaşırmamız gerekiyordu. Yonca ile bu biraz zordu açıkçası. Çok başarılı olduğumuzu söyleyemem.




Girişten itibaren dünyanın belli bölgelerindeki göller, okyanuslar, denizler belirtilerek içlerindeki balıklar listelenmiş ve akvaryumlarda izlenebiliyor. Hepsi birbirinden ilgi çekici, hepsi birbirinden güzeldi.
Tabii ki en çok ilgi çekenler pirenhalar ve vatoz balıklarıydı. Vatoz balıklarının bulunduğu havuzdan geçerken akvaryum görevlilerinden birinin balıkları elleriyle beslediğini gördük. 


Köpekbalığı tüneli Avrupa'nın en uzun su altı tüneli. Tam 80 metre ve yolun sol tarafında yürüyen bir platform da bulunuyor. Böylece yavaş yavaş balıkları izleyerek tünelde ilerleyebiliyorsunuz. Tünelin çıkışında ise sizi kocaman bir köpekbalığı dişi karşılıyor.


Köpekbalıkları akvaryumun bir diğer ilgi çeken noktası. Hem tünelde, hem de daha sonrasında yavru halleriyle karşımıza çıkıyorlar.Köpekbalıklarıyla yüzme seçeneği de ziyaretçilere sunuluyor, cesaret isteyen bir durum tabii ki. Akvaryum gezimiz için kaçırılmaması gereken, harika bir deneyim diyebilirim.
Size de tavsiye ederim.
Ziyeret etmek isteyenler için aşağıda websitesinin adresini veriyorum.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Blogum Dergisi'ne Konuk Olduk!


Online okunabilen ilk ve tek blog dergisi olan ve her renge hitap eden Blogum Dergisi'nin Kasım 2012  sayısında biz de varız. Biz derken Yonca ve benden bahsediyorum tabii ki :)
Rahat okunabilen, içerik olarak zengin ve geniş çerçeveli olan bu dergiyi ve yazılarımızı okumak isterseniz aşağıdaki linklere bir tıklamanızı tavsiye ederiz.


Bond Hızında Telefon!


Sony™ Xperia akıllı telefon serisinin en yeni modeli Xperia™ ion, Ekim ayında Avrupa ile aynı anda Türkiye’de satışa sunuldu. Türkiye’de 2 Kasım’da vizyona giren Skyfall filmiyle lanse edilen Xperia Bond serisi üyesi Xperia™ ion, 42 mbps’ye çıkabilen mobil internet hızıyla dikkatleri üstüne çekiyor. Türkiye’de ulaşılabilecek en yüksek mobil internet hızını sunan Xperia™ ion, akıllı telefon kullanıcıları için fark yaratan bir deneyim sunuyor.

4,6 inçlik Mobil Bravia Engine teknolojisine sahip HD (720p) ekranıyla film izleme keyfini üst seviyeye taşıyan Xperia™ ion, entegre Fizy müzik uygulaması ile sınırsız müzik deneyimi sunuyor. 12.1 MP kamerası ile profesyonel fotoğraf makinelerine taş çıkaran Xperia™ ion, Full HD (1080p) video çekim özelliğine de sahip.


Xperia™ ion bağlantı özellikleriyle de fark yaratıyor. DLNA, MHL veya HDMI bağlantısı ile televizyon, dizüstü bilgisayar ve tablet ile anında bağlantı kurup, resim ve videolarınızı büyük ekranda yüksek kalitede görüntüleyebilirsiniz.

Avrupa’nın en prestijli tasarım ödülü olan 2012 Red Dot Tasarım Ödülü’nün de sahibi olan Sony Xperia™ ion James Bond’a yakışır teknolojik özellikleri şık bir tasarımla birlikte sunuyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.