Orhan Pamuk tabularımı yıkan kitap: Masumiyet Müzesi
Çok zamandır okumayı planladığım, kütüphane alır almaz hemen internetten sipariş ettiğim bir kitaptı Masumiyet Müzesi.
Okumaya başlamam ayrı bir mutluluktu doğrusu. Başlar başlamaz da fena sardı diyebilirim. Çok uzun zamandır böyle akıcı bir kitap okumamış olduğumu hissettim ya da sanırım biraz romantik komedi film havasında olan kitabı hormonlarım sayesinde daha çok beğendim. Artık hangisinin ağır bastığını bilmiyorum ama çok güzel bir kitap deneyimi yaşadım.
Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı adlı kitabını en son lise ikinci sınıftayken okumuş, açıkçası belki de o kadar olgun olmadığım için anlayamamıştım. Daha sonra İstanbul kitabını okuyarak yumuşak bir geçiş yaptım yazarın kitaplarına...Sırada Cevdet Bey ve Oğulları var, ondan da gayet ümitliyim. Oldukça akıcı bir kitap.
Gelelim Masumiyet Müzesi'ne... 1970'lerin İstanbul'u, Nişantaşı, Beyoğlu ve çevre semtleri, her kitap okuyuşumda yazarlara hayran kaldığım benzetmeler, betimlemeler, akıcı öykü, kurgunun inceliği beni kitaba bağlayan özellikler olabilir. Masumiyet Müzesi kitabını okumadan önce Orhan Pamuk'un mücadelesi çok anlamlı gelmiyordu, şimdi ben de Masumiyet Müzesi'ni ziyaret edecek ilklerden olacağımı biliyorum.
Yurtdışındaki müzeler sadece eski sanatçıların eserlerini değil, aynı zamanda yaşanmış hayatların, anıların ve onlara tanıklık eden eşyaların sergilendiği mekanları yansıtması düşüncesinden yola çıkılarak Çukurcuma'da müzenin temelleri atılıyor.
Bir ülke neden aydınlara sahip olmalılar? Çünkü Orhan Pamuk ve Sunay Akın (İstanbul Oyuncak Müzesi)gibi kişiler bizim hayal edemediğimiz şeyleri müze haline getirip sergiliyorlar, insanlara yaşanılan her anın değerli olduğunu ve onlara tanıklık eden eşyaların da bir o kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyorlar...
Okumaya başlamam ayrı bir mutluluktu doğrusu. Başlar başlamaz da fena sardı diyebilirim. Çok uzun zamandır böyle akıcı bir kitap okumamış olduğumu hissettim ya da sanırım biraz romantik komedi film havasında olan kitabı hormonlarım sayesinde daha çok beğendim. Artık hangisinin ağır bastığını bilmiyorum ama çok güzel bir kitap deneyimi yaşadım.
Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı adlı kitabını en son lise ikinci sınıftayken okumuş, açıkçası belki de o kadar olgun olmadığım için anlayamamıştım. Daha sonra İstanbul kitabını okuyarak yumuşak bir geçiş yaptım yazarın kitaplarına...Sırada Cevdet Bey ve Oğulları var, ondan da gayet ümitliyim. Oldukça akıcı bir kitap.
Gelelim Masumiyet Müzesi'ne... 1970'lerin İstanbul'u, Nişantaşı, Beyoğlu ve çevre semtleri, her kitap okuyuşumda yazarlara hayran kaldığım benzetmeler, betimlemeler, akıcı öykü, kurgunun inceliği beni kitaba bağlayan özellikler olabilir. Masumiyet Müzesi kitabını okumadan önce Orhan Pamuk'un mücadelesi çok anlamlı gelmiyordu, şimdi ben de Masumiyet Müzesi'ni ziyaret edecek ilklerden olacağımı biliyorum.
Yurtdışındaki müzeler sadece eski sanatçıların eserlerini değil, aynı zamanda yaşanmış hayatların, anıların ve onlara tanıklık eden eşyaların sergilendiği mekanları yansıtması düşüncesinden yola çıkılarak Çukurcuma'da müzenin temelleri atılıyor.
Bir ülke neden aydınlara sahip olmalılar? Çünkü Orhan Pamuk ve Sunay Akın (İstanbul Oyuncak Müzesi)gibi kişiler bizim hayal edemediğimiz şeyleri müze haline getirip sergiliyorlar, insanlara yaşanılan her anın değerli olduğunu ve onlara tanıklık eden eşyaların da bir o kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyorlar...
Hiç yorum yok