Madrid, bir İspanya klasiği
İspanya'nın başkenti Madrid şüphesiz ülkenin en popüler destinasyonu değil. Barcelona gibi bir alternatif varken, ülkenin ortasında bulunan, denize uzak bir şehri gezmeyi genelde tercih etmiyor gezginler.
Ben de aynı mantıktayım derken, yolum iş için yapılacak bir uluslararası toplantı dolayısıyla Madrid'e düştü. Minik kızım Yonca'ya 5 aylık hamileydim gittiğimde.
Toplantı sonrası ve öncesinde birkaç gün şehri gezecek şekilde ayarlama yapmıştım ki, şehri gezmenin tam hakkını verebileyim.
Madrid'e İstanbul'dan THY ile direkt uçuşla ulaştım. İngilizce konusunda çok zayıf olan İspanyol şoförlerine oteli tarif edip otele kendimi ve bavullarımı attıktan sonra sıra şehri keşfe geldi.
Şehrin merkezindeki Gran Via bulvarı üzerinde bulunan otelimden şehir merkezine inmek çok kısa sürdü. Madrid gördüğüm diğer Avrupa şehirlerinden çok farklı değil. İnsanlar güler yüzlü, her gittiğim yerde "Hola" yani Merhaba kelimesiyle karşılandım.
Otelden mağazaları geçip ulaştığım yer Puerto del Sol, yani Güneş kapısı. Çok da doğru bir ad vermişler buraya. Güneşin gün boyunca üstünde olduğu, şehrin tam ortası bir yer burası. Her daim hareketli, insanların oradan oraya koşturduğu, minik güzel kafelerin ara sokaklarda saklandığı bir yer.
Berlin gibi Madrid'in simgesi de ayı, yalnız bu sefer ayıya bir çilek ağacı eşlik ediyor. Zamanında Madrid'in etrafında bolca bulunan çilek ağacı ve ayı şehirleşmeyle birlikte şehrin simgesi haline gelmiş. Puerto del Sol'un bitiminde sevimli ayıcık ve ağacın yanında fotoğraf çektirirseniz Madrid'e geldiğinizi ispat edebilirsiniz böylece.
Plaza Mayor kesinlikle görkemli. Çıkışlarından bir tanesinde Paella (bir çeşit İspanyol pilavı) restaurantlarına ve gördüğüm en sevimli şekerleme dükkanına açılıyor. Plaza Mayor sonrası sokaklarda yürürken kendimi Puerto del Sol'de buluyorum. Adının anlamı şimdi daha da güzelleşti benim için.
Madrid deyince futbolu es geçemeyeceğim. İspanyolların ve tüm dünya futbolseverlerinin "El Clásico" olarak nitelendirdiği Real Madrid - Barcelona maçlarının gerçekleştiği "Santiago Bernabeu" Stadyumu da bu şehirde ve turistlerin uğrak yeri. Stadyumun büyüklüğü bile futbolun orada neden bu kadar başarılı olduğunu gösteriyor.
Madrid'de es geçemeyeceğim başka bir şey ise Cervantes ve Don Kişot. Dünyaca ünlü yazar ve kitap kahramanlarının heykelleri de şehirdeki bir parkın tam ortasında ve turistlerin akınına uğruyor. Fotoğraf çektirmek için sıraya giriliyor. Fotoğrafa bakıp aldanmayın, aslında heykellere ulaşabilmek için merdiven tırmanıp yükseğe çıktım ve Sancho Panza'nın altından süründüm.
Barcelona gibi bir rakibi olmasına rağmen, başkent Madrid kesinlikle görülmeyi hak ediyor...
Madrid deyince futbolu es geçemeyeceğim. İspanyolların ve tüm dünya futbolseverlerinin "El Clásico" olarak nitelendirdiği Real Madrid - Barcelona maçlarının gerçekleştiği "Santiago Bernabeu" Stadyumu da bu şehirde ve turistlerin uğrak yeri. Stadyumun büyüklüğü bile futbolun orada neden bu kadar başarılı olduğunu gösteriyor.
Madrid'de es geçemeyeceğim başka bir şey ise Cervantes ve Don Kişot. Dünyaca ünlü yazar ve kitap kahramanlarının heykelleri de şehirdeki bir parkın tam ortasında ve turistlerin akınına uğruyor. Fotoğraf çektirmek için sıraya giriliyor. Fotoğrafa bakıp aldanmayın, aslında heykellere ulaşabilmek için merdiven tırmanıp yükseğe çıktım ve Sancho Panza'nın altından süründüm.
Barcelona gibi bir rakibi olmasına rağmen, başkent Madrid kesinlikle görülmeyi hak ediyor...
Hiç yorum yok